1. DÜNYA SAVAŞI VE SONRASINDA RUSYA’DAKİ TÜRK ESİR KAMPLARI (SİBİRYA ÖRNEĞİ)

Yazar:MERVE ÜNER
Danışman: DOÇ. DR. SEBAHATTİN ŞİMŞİR
Yer Bilgisi: Balıkesir Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı
Konu:Tarih

Doktora (2016)

“1914 yılında Sırplı bir öğrenci tarafından Avusturya –Macaristan veliahdı öldürülünce, Birinci Dünya Savaşı denilen devletlerarası bir hesaplaşma süreci ortaya çıkmıştır. Savaş öncesi devletlerin bulunduğu taraflar belli olmuştur. İngiltere, Fransa ve Rusya İtilaf bloğunu oluştururken, Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya İttifak grubunda yer almıştır. Ancak daha sonra yaşanılan bazı anlaşmazlıklar sebebiyle İtalya çıkarları uğruna tarafını değiştirerek İtilaf grubuna dahil olmuştur. Osmanlı Devleti ilk başta tarafsızlık politikası sergilediyse de, daha sonradan savaşa dahil olacaktır. Almanya ile savaş esnasında imzalanan antlaşma sonrası Osmanlı Devleti’nde silahlı tarafsızlık ilan edilerek, seferberlik uygulaması başlatılmıştır. Fakat Osmanlı Devleti’nin bir taraf olmasını istemeyen Almanya bu süreci hızlandırabilmek için İstanbul’a gönderdiği iki gemisinin yardımıyla Osmanlı Devleti’ni ateşin içine sürüklemiştir. Osmanlı bayrağı çekilen bu iki zırhlı Rus limanlarını bombalamış ve bu sayede Almanya Osmanlı Devleti’ni savaşa sokma hedefine ulaşmıştır. Osmanlı Devleti kuvvetleri yaşanan bu olay sonrası birçok çarpışmaların yaşandığı cephelere bölünmüştür. Dört yıl boyunca İtilaf Devletleri’ne karşı farklı cephelerde mücadele veren Osmanlı Devleti’nin savaş bittiğinde verdiği kayıp sayısı bir hayli yüksek olmuştur. Osmanlı Ordusu savaşa girdiğinde toplamda 2.850.000 askere sahiptir. Bu ordunun yaklaşık 205.000’inini esir kamplarına dağılan Türkler oluşturmuştur. Rusya ile savaşılan Kafkas Cephesi’nde ise 200.000 civarında kayıp yaşanmıştır ki, bu kaybın tahmini 65.000’inini esirler oluşturmuştur. İtilaf Devletleri’nin eline esir düşen birçok Türk olmasına karşın en büyük zorluğu çekenler, şüphesiz ki Rusların elinde olanlar olmuştur. Aslında savaş öncesi esirlere nasıl davranılacağı konusunda antlaşmalar yapıldıysa da Ruslar bu antlaşmalara itibar göstermemişlerdir. Ruslar tarafından Sibirya’daki kamplara götürülen Türk esirlerin sıkıntıları daha yolculuk esnasında başlamış ve kamp hayatı süresince de devam etmiştir. Son derece pis ve havasız karargâhlara yerleştirilen Türk esirler için açlık, soğuk ve hastalıklarla mücadele dönemi başlamış, kimi esirler bu esaret döneminde hapishane hayatına da mahkûm edilmiştir. Osmanlı Devleti dönemin şartlarından dolayı ilk başta esir Türkler hakkında tam bir politika sergileyemediyse de, daha sonraki dönemde esirlerin durumu hakkında bilgi edinebilmek adına Yusuf Akçura’yı görevlendirmiştir. Ancak Sibirya’daki kamplarda tutulan esirler hakkında Osmanlı devleti hiçbir zaman sağlıklı bilgi edinememiş ve bu yüzden de ihtiyaç duyulan yardımı gösterememiştir. Fakat bilinen bir gerçek varsa, o da esir kamplarının bulunduğu şehirlerde Müslüman halk tarafından yardım komiteleri, kampanyalar düzenlenmiş olduğudur. 1917 yılına gelindiğinde ise, Bolşeviklerin yönetimi ele geçirmesiyle kamplar üzerindeki baskı azalmış ve esirlerin yurda dönüş faaliyetleri başlamış, ancak yinede Bolşevik İhtilali ve savaşın bitişi esirlerin hepsinin özgür olmasını sağlayamamıştır. Rusya’daki 65 bin esir Türk’ten sadece 20-25 bini yurda dönebilmiş, geri kalanı ise ya yollarda ya da kamplarda hayatını kaybetmiştir. Sibirya bölgesinde esirlerin yurda dönüş faaliyetleri ile ilgili çok düzenli kayıtlara rastlanılmamaktadır. Gerek hatıralarda gerekse elde edilen arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre, esirlerin dönüşleriyle ilgili büyük sıkıntı yaşamışlardır. Ancak asıl zorluğun esirler için döndükten sonra yaşandığı görülmüştür. Bazıları ailelerini bulamamış, bazıları yaşadığını ispat etmek zorunda kalmıştır. Bu yıllarda insanlık adına resmen bir dram yaşanmış ve bu drama esaret sürecinden kurtulan Türk esirlerin hatıratlarından da şahit olunmaktadır.”