TÜRK BASININDA ÇANAKKALE MUHAREBELERİ (KASIM 1914-ŞUBAT 1916)

Yazar: AHMET ESENKAYA
Danışman: DOÇ.DR. ADNAN SOFUOĞLU
Yer Bilgisi: Hacettepe Üniversitesi / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
Konu: Türk İnkılap Tarihi

Doktora Tezi (2003)

“Bu çalışma, Çanakkale muharebelerinin basın tarafından kamuoyuna aktarımını irdeleyen çalışmanın genel bir değerlendirmesi mahiyetinde olup, 1914-1916 tarihlerini içeren yüzün üzerinde süreli yayın taranarak hazırlanmıştır: Yirminci yüzyılın ilk çeyreğine halkın haber alma kaynaklarının en moderni, basın idi. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla beraber, zaten iktidara geldiği andan itibaren basına pek çok sınırlama getiren Îttihat-Terakki yöneticileri sansür uygulamalarında daha da katı davrandılar. Basın bu dönemde sansürden dolayı bir çok gelişmeyi olduğu gibi yansıtamamış, pek çok olumlu gelişme abartılmış, olumsuz pek çok olay da hiç verilmemiştir. Bütün bu gelişmelere rağmen yine de gazete ve mecmualar, halkın tek haber alma kaynağı olmuş; bu sebeple tirajlarında da büyük artışlar olmuştur. Avrupa’da başlayan savaşla beraber Türk basınının Alman başarılarını övgülerle ayyuka çıkardığı görülmektedir. Peşinden hükümetin ‘tarafsızlık’la ilgili gayret ve girişimlerini satırlarına aktarılmış; harbin etki alanı yayıldıkça hükümetin ‘seferberlik ve sıkıyönetim ilanı’, ‘Boğazların kapatılması’ ve ‘kapitülasyonların kaldırılması’ gibi uygulamaları hükümetin istediği şekilde okuyucuya sunulmuştur. Bu gelişmeleri Padişahın ve Enver Paşa’nın istek ve kanaatlerini içeren ‘İrade’ ve ‘Beyanname’ler takip etmiştir. İngiltere’ye sipariş edilip, yapımı bittiği halde teslim edilmeyen iki savaş gemisinin Osmanlı Devleti’ne devredilmemesi, İngiltere’nin aleyhine büyük bir kamuoyu oluştururken, Almanya’ya bir adım daha yaklaşmak için büyük bir vesile olmuş; buna mukabil iki Alman savaş gemisinin Türk donanmasına katılması haberlerinin propaganda içeriği ise yoğunlaştırılarak sunulmuştur. Eylül ve Ekim ayı süresince gazetelerde Osmanlı Devleti’nin de savaşa girip girmeyeceği, tarafsızlığına devam edip etmeyeceği konusunda sıkça yazılar yazılmaya, yorumlar yapılmaya devam edilmiştir. Karadeniz bombardımanı sonucu savaşa girilip İtilaf Devletleri’ne karşı cihat ilan edilmesi, basının birincil gündemini de belirlemiştir. Artık Osmanlı Devleti’ne Doğu cephesinden sürdürülen saldırılar, askerlik çağrıları, İtilaf Devletlerinin birbirleri arasındaki ilişkiler, tarafsız devletlerin (Bulgaristan, Romanya, İtalya ve Yunanistan v.b. gibi) Osmanlı devletine karşı tutumları da özenle irdelenmiştir. Özellikle İtilaf Devletlerinin, tarafsız devletleri kendi yanlarına savaşa çekmek için yaptıkları girişimleri içeren konulara -özenle- yer verilmiş; tarafsız devletler de onlara katılmamaları için gerekçeleri gösterilerek uyarılmış; bazen de Osmanlı Devleti ve Almanya tarafına geçmeleri istenmiştir. Harp boyunca basın, hükümete karşı desteğini hiç eksiltmemiş; sütunlarını askerliğe çağrı ilanları, harbe maddi katkı istekleri ve hayır kurumlarına yardım yapılması ilanlarına açmıştır. (Bu çağrıların halkı savaş psikolojisine hazırlamada ve savaş süresince halkın birliğini sağlamada katkıları olduğu muhakkaktır.) Hükümetin bu konuda gerekli tedbirleri aldığı da özenle vurgulanmaktadır. Boğaz’ın zorlanmasıyla beraber, basının gündeminde Çanakkale cephesi ile ilgili gelişmeler hep birinci sırayı işgal ediyordu. Çünkü Çanakkale’de yaşanacak en küçük bir olumsuzluk bile başkent ve hilafet merkezi olan İstanbul’u büyük bunalımlara sevk edecek konumda idi. Bazı köşe yazarları da, Boğaz’a yöneltilen saldırıların ‘nümayiş’, ‘blöf’ ve ‘Türk toplarının menzilini öğrenmek’ gibi maksatlarla yapılmış olabileceği yorumunu yaparak İtilaf kuvvetlerinin Boğazı ele geçiremeyecekleri görüşünü hamasetle yoğurarak okuyucularıyla paylaşıyordu. Bu sebeple bir süre basın Çanakkale cephesinin açılış sebeplerini irdeledi. Bazı köşe yazarları da, Boğaz’a yöneltilen saldırıların ‘nümayiş’, ‘blöf’ ve ‘Türk toplarının menzilini öğrenmek’ gibi maksatlarla yapılmış olabileceği yorumunu yaparak İtilaf kuvvetlerinin Boğazı ele geçiremeyecekleri görüşünü hamasetle yoğurarak okuyucularıyla paylaşıyordu. Peşinden de Çanakkale’nin geçilmez olduğunu vurgulayan pek çok makale daha yayımlandı. Bu kanaatini destekleyen pek yabancı basından da pek çok haber ve makaleye yer verildi. Ordunun Balkan Harbinin kara lekesini silmek için gerekirse büyük fedakarlıklarda bulunmak mecburiyetinde olduğu sürekli vurgulanıyordu. Çanakkale ile ilgili basın, genel olarak dört haber ve bilgi kaynağından besleniyordu: Temel kaynak, Karargah-ı Umumi’den gönderilen resmi tebliğlerdi. Bazı gazete ve büyük mecmuaların cephedeki özel muhabirlerinin ulaştırdıkları haber ve bilgiler ikinci sırayı teşkil etmekteydi. Peşinden yabancı basından Türk harp başarısını ve Türk görüşünü destekleyen yorum ve bilgiler iktibas edilerek alınmaktaydı. Bu üç kaynağın ışığında köşe yazarlarının hamaset yüklü ve siyasi ağırlıklı yazıları da büyük yekun tutmaktaydı. Resmi tebliğlerde olumsuz hiçbir şeyden bahsedilmediği gibi; her şeyin yolunda gittiği, Türk kuvvetlerinin sürekli başarılı olduğu, düşmana büyük kayıplar verdirildiği, Türk kaybının çok az olduğu, subay-er herkesin elinden gelen her türlü çaba ve büyük kahramanlıklar gösterdiği bildiriliyordu. İlk bombardımandan 18 Mart 1915’te gerçekleşen büyük saldırıya kadar geçen süre zarfında İtilaf donanmasının durumu, Türk istihkam ve tabyalarının kuvvetliliği, Türk topçularının kahramanlıkları, Çanakkale’nin geçilmezliği, düşmanın hiçbir çabasının fayda vermeyeceği içerikli haber ve yorumlar -yabancı basından iktibaslarla da desteklenerek- okuyucuya sunuluyordu. 18 Mart zaferi sonucu ortaya çıkan sevinç ve coşku muhteşem şekilde yansıtıldı. Ülkenin her bir köşesinde büyük şenlikler yapıldığına ilişkin haberler uzun süre gündeme taşındı. Ferdi kahramanlıklara da büyük yer verildi. 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 tarihleri arasında cereyan eden kara muharebeleri ile ilgili basının yaklaşımı yine her şeyin iyi ve yolunda gittiği yönünde hamaset yüklü haber ve yorumlarla kurgulu idi. Düşmanın her bir zayiatı bütün detayı ile aktarılırken, Türklerinki de kamuoyu rahatsız edilmeyecek oranda küçültülerek veriliyordu. Ferdi kahramanlıklar basın aracılığıyla gün yüzüne çıkarılıyor, övgü ve ödül takdimini içeren haberlere özenle yer ayrılıyordu. İtilafçıların ölü ve yaralılarına gerekli özeni göstermediği ve gereken tedbirleri almadığı dile getiriliyordu. İtilaf kuvvetlerinin uçak ve donanmasıyla Kızılay işaretini hiçe sayarak defalarca Türk hastane ve hastane gemilerine saldırmasını kınanıyordu. Resmi tebliğlerde ve özel muhabirlerin ulaştırdıkları telgraflarda harp sahasında İtilaf Devletleri’nin fena kokulu gaz kullandıkları haberi gündemdeki yerini sürekli koruyordu. Güncel haber ve yorumların yanında savaştaki başarıyı betimleyen, kamuoyunun heyecanını kamçılayan her türlü görsel malzeme (resim, fotoğraf, harita, kroki), karikatür, kahramanlık şiirleri v.b. gibi propaganda araçlarına da sık sık başvuruluyordu. Elde edilen ganimetlerden ve esirlerden bahsediliyor; esirlere iyi muamele edildiğini gösterir tarzdaki haber, yazı ve fotoğraflarla, ele geçirilen ganimet resimleri, sayfaları süslüyordu. Sonuç olarak basın, sansürlerle örülü olarak kendine sunulan hareket sahasında Çanakkale Savaşı’nı -imkanları ölçüsünde ve izin verildiği oranda- başarıyla kamuoyuna aktarmaya büyük gayret sarf etmiştir.”