BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ’NİN MISIR’A YÖNELİK STRATEJİ VE FAALİYETLERİ

Yazar: ÜMMÜGÜLSÜM POLAT
Danışman: PROF. DR. VAHDET KELEŞYILMAZ
Yer Bilgisi: Gazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı / Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı
Konu: Tarih

Doktora Tezi (2011)

“Osmanlı Devleti’ne XVI. Yüzyılda bağlanan Mısır’ın merkezle olan bağı kademeli olarak zayıflamıştı. 19. yüzyıldan sonra İngiltere ve Fransa Mısır’a önemli müdahalelerde bulunmuş ve 1882’de İngilizler işgal etmişti. Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da patlak verdiğinde henüz tarafsızlığını koruyan Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkilerini sürdüren İtilaf Devletleri safındaki devletler Osmanlı’nın tarafsız kalması durumunda Mısır’ın Osmanlı’ya olan hukukî bağına dokunmayacaklarını vaat etmişlerdi. Ancak Almanya ile imzalanan ittifak antlaşmasının ardından (2 Ağustos 1914) İmparatorluğun tüm bölgelerindeki askeri hazırlık ve teyakkuz özellikle Mısır’ın doğu sınırını oluşturan Sina Yarımadası’nda da gözlemlendi. İngilizler her vesileyle bunun sebebini sorgulamasına rağmen bu durum Osmanlı Devleti’nin savaş ilanına kadar sürmüştü. Bu aşamada İngiliz yetkililer Mısır’ın Osmanlı Devleti’nden koparılması anlamına gelecek bir protektora ilanını ya da bunun dışında bir tedbir alınmasını uygun görmediler. Bu durum uzun süredir üzerine çalışılan protektora metninin 19 Kasım 1914’te ilan edilişine kadar sürdü. Mısır’ın Osmanlı Devleti ile hukukî tüm bağının sona erdiğini ilan eden Kahire’deki İngiliz temsilciliği, savaş ilan edildiğinde İstanbul’da bulunan Hıdîv Abbas Hilmi Paşa’yı da ıskat ederek hıdîviyyet prenslerinden Hüseyin Kamil’i ?sultan? ilan etti. İngiliz yetkililer tarafından Mısır’ın statüsüne yönelik bu değişiklik yapılırken Mısır’daki halk üzerinde Osmanlı padişahının ilan ettiği cihad-ı ekberin herhangi bir etkisinin olup olmadığı dikkatle izlendi ve karşı propaganda sayesinde Müslüman halk ve askerlerin sadakati sağlandı. Buna karşılık Osmanlı yetkilileri Alman müttefiklerinin de isteğiyle Süveyş Kanalı’nı hedef alan iki başarısız kanal taarruzu gerçekleştirdiler. Birinci saldırı Osmanlı Devleti’nin seferberlik hazırlıkları ve askerî lojistik çalışmaları tamamlanmadan gerçekleştirildi ve eksikliği görülen konuların giderilmesi kararlaştırıldı. Özellikle alt yapı, ulaşım, iaşe gibi konularda duyulan eksiklikler giderilmeye çalışıldı. Ancak askerî ve siyasî açıdan ortaya çıkan değişiklik yani Arap Yarımadasında bir Arap isyanının patlak vermesi yanında İngilizlerin Kanal’ı müdafaadan çıkıp karşı taarruza geçmesi, birincisinden daha büyük ve düzenli bir biçimde yapılması planlanan saldırının gerçekleştirilmesini engelledi. Bu aşamadan sonra Sina Yarımadası kademeli olarak boşaltıldı. Osmanlı Devleti Mısır’daki İngiliz varlığını Mısır’ın güney ve batı sınırındaki yerel liderlerle kurduğu ittifaklarla da tehdit etmeye çalıştı. Bu bağlamda Mısır’ın batısında Şeyh Sunusi ile ve güneyinde de Darfur Emiri Ali Dinar ile ittifaklar kuruldu. Bu iki liderin faaliyetleri İngiliz kuvvetlerini uzun istihbarat faaliyetleri ve askerî tedbirlere yönelttiyse de sonuçta Mısır’daki İngiliz varlığını sarsacak bir netice alınamadı. Bununla beraber savaş süresince Mısır’da yönetim değişikliği başta olmak üzere muhaliflerin sınır dışı edilmesi, yeni sultanın seçimi vb. konularda İngiliz yönetimi tüm yetkiyi üzerinde topladı ve Mısırlı yetkililer etkisizleştirildi. Avrupa’da yaşayan hıdîviyyet ailesine mensup prensler ve savaşın başlamasından sonra Avrupa’ya giden eski Hıdîv Abbas Hilmi Paşa savaş süresince İngiltere ve Osmanlı/Almanya blokları karşısında net bir tavır sergilemedi ve İngiliz varlığına karşı açık bir muhalefete girişmedi. Osmanlı Devleti ile ilşki içerisinde olan ve Mısır’daki İngiliz varlığına muhalif olan Mısırlı milliyetçilerden bazıları savaşın sonunda Mısır’ın geleceği için İngilizlerle bir şekilde anlaşmak gerektiği inancına meyletti. Bu durum Avrupa’da tahsilde olan Mısırlı öğrencilerden bazıları için de geçerliydi. Osmanlı idaresi ile sürekli ilişki içerisinde olan Mısırlı öğrencilerden bazıları Avrupa’da bulundukları süre içerisinde İngiliz ajanlar tarafından Osmanlı idaresinden soğutuldu.”